Çarşamba, Mart 19, 2008

Savaş Çocuğu / Emir ALIŞIK

Düne kadar elinde tahta bir kılıçla arkadaşlarınla oynuyordun. Gözlerinde saf bir çocuk gülümsemesi vardı. Bir oyun sanıyordun savaşı, ta ki küçük bir katil oluncaya dek.
Kara bir gecede, kara giysili süvariler, kara atlarla seni savaşa götürmeye geldiklerinde gözlerin hala ışıltılıydı, bakışların hala sıcaktı. Sonra soğuk çelikten bir kılıç verdiler, gözlerindeki ışıltıyı karartsın, sıcaklığı dondursun diye.
İlk kurbanının kanını akıtıncaya kadar hala bir oyun sanıyordun savaşı. Ama o ilk kan ellerine değdiğinde sen de anladın gerçek bir katile dönüştüğünü. Bu çocukluğunda oynadığın oyun değildir. Karşında senin kanını akıtmak isteyen düşmanlar vardı. Ve şimdi sen de bunu istiyordun. Arkadaşlarından biriyle en son göz göze geldiğinde lanetli savaş meydanında, soğuk kara temrenli bir mızrak gözlerindeki ışıltıyı silerek geçmişti onun şakaklarından. Bir an bile duraksamayarak ve mızrağa lanetler yağdırarak yoluna devam ederken soğuk kara kılıcın bir adamın daha içindeki sıcaklığı çalmıştı temiz yüzüne pis kanı sıçratarak. Sen artık lanetlenmiştin. Gözlerindeki soğukluğu görseydin, ölmüş masumiyetinin ardından ağıtlar yakardın. Ama görmedin. Tepende leş kargaları uçuşarak bir an önce ölmeni bekliyordu açlıkla. Bir an düşman saflarının ardına baktığında cehennemin kapılarının açıldığını görmüştün. Zebanilerin iştahlı bakışlarına dikkat etmemiş miydin? Aldığın her darbede onların vahşi ve soğuk sesleri geliyordu kulağına. Akan her damla kanın cehennemin alevlerine düşüyordu sanki, attığın her adım götürüyordu seni sona, sonsuz işkencenin başlangıcına, yoksa seni bekleyen zebanileri görmedin mi? Bu lanetli meydandan kurtulabileceğini mi sanıyordun? Çocukluğunun ölmesine rağmen hala bir çocuk kadar ahmaktın. Her adımında alevli salonlara daha da çok yaklaştığını bilemedin. Şeytanın kulağına fısıldayışını duymamış mıydın? O savaş meydanında ölmekte olan herkese şöyle fısıldar yankılı vahşi sesiyle:

İnsan kanı insan tafından döküldüğünde,
Zebaniler içer bu kanı sonsuz bir şevkle

Ve içildiğinde zebaniler tarafından kan
Anla ki lanetlenmiştir çoktan

O kanın sahibi ki alevden salonlara gelecek çaresizce
Ve ben bekleyeceğim onu alevlerin içinde

Ama artık çok geç savaş çocuğu; kara temrenli mızrak böğrünü delip geçerken seni kurtaracak bir el aradın acımasız sonsuz boşlukta, serin rüzgar son kez geçerken parmaklarının arasından hissetmeye başladığın tek şey öldürücü kızgınlıktaki alevler oldu. Çocukluğuna elveda diyemeden çocukluğun öldü ve kurtuluşun için tanrıya dua edemeden sen öldün savaş çocuğu. Gözyaşlaron seni kurtaramadı, çünkü onlar da yüzündeki lanetli kanla boyanmıştı.

Arkabahçe Yayıncılık'tan çıkan "Derinden Sesler" kitabından alıntıdır. İzin alınmamıştır. Şikayet olursa anında kaldırılacaktır.

sana bir kıyağım var len okuyucu! ödevim, sınavım fln var ya... gel sana geçenlerde eklemeye üşendiğim yazıyı okutayım... yanlız bariz ders yapmam lazım sonra...

anlaştık mı? ben yazıyı eklicem sonra derse kalkıcam? bak gelip sürekli başımın etini yiyorsun zaten...

ki mükemmel bir öykü. pek çok anlamda...
 

Dinlediğiniz için saolun... Biz hep burdayız..